Özgür Kuko">

ilgi çekicilik, ilginçlik, sıra dışılık, gösterişlilik ve dedelerle uzaktan yakından alakası olmayan bir hikâye

ilgiçekicilik

   işkence çorbası, babaannemin kahverengili koltuk örtüsü, rüyalarınızın çöp arabası -kâbus gibi müziğiyle-, çöp poşetleri -yoğurt kovası ölçü biriminde elli kilo kadar-; yeşil, babaannemin evinde sadece yeşil fırçalı süpürgeler var.

 

işkence çorbası, babaannemin kahverengili koltuk örtüsü, rüyalarınızın çöp arabası -kâbus gibi müziğiyle-, çöp poşetleri -yoğurt kovası ölçü biriminde elli kilo kadar-; yeşil, babaannemin evinde sadece yeşil fırçalı süpürgeler var. yeterince ilginç değil mi? dur o zaman, asıl ilginci babaannemin evinde sadece bir tane pembe fırçalı süpürge var o da balkonda duruyor. hâlâ ilginç değil mi, biraz bekle.

daha bugün öğle namazından sonra üç civarı babaannemin kireç tutmuş lavabosuna arıtma cihazı takmaya yeşil bir süpürge geldi. babaannem -bu arada adı umahan, evet ümmühan değil, aslında yüz yüzeyken ona umahan demem yapılması öngörülemez bir saygısızlık olsa da varlığından haberdar olmadığı bir öyküde bunu sıkıntı edemeyişinin özgürlüğüne sığınarak ona umahan diyeceğim- arıtma cihazının yeşilini istemiş, ama yeşili bittiği için pembesini getirmişler. o günün ilerleyen zamanlarında durumu kabullenip "aman sağlam olsun da rengi fark etmez" bakış açısına geçesiye kadar pembe cihaza şüpheyle baktı. cihazı lavabonun altındaki gidere bağlamak için yeşil süpürge matkabı ile birkaç delik açtı, matkap gece on bir kâbusu çöp arabasından bile kötü ses çıkarıyordu. tezgâha da bir delik açıldı, artırma cihazının musluğu takıldı ve yeşil süpürge avuçlarını birbirine vurarak işini kutladı.

"bak teyze" dedi yeşil süpürge ummuhan'a doğru "sen tek yaşıyorsun herhalde, bunu yarım saat arayla iki kere aç içindeki bütün su çıksın. arıtmaya sonra başlayacak, bu iki sefer çıkan su pis su tamam mı?"

umahan iki dakika sonra unutacağı saate bakıp bir hesap yaptı "tamam evladım allah razı olsun" dedi. alet çantasını toplayıp kapıya doğru döndü süpürge, "senden de" dedi ve uğurlandı. tezgâhın üzerine bırakılmış matkabı ise fark eden sadece bir kişi vardı. 

şimdi diyeceksiniz ki bize vaat ettiğin ilginç şeyler nerede? birincisi aslında size ilginç hiçbir şey vaat etmedim, ikincisi ama bu noktadan sonra söz veriyorum çok ilginç şeyler olacak.

matkap demiştim, tezgâhın üstünde. ona geçmeden önce belirtmek isterim ki buralarda, süpürgelerin matkaplarını gittikleri evde bırakmaları adettendir. salonla birleşen mutfakların lavabolarına, emekli subayların lavabolarına, kendi evine ilk defa çıkmış gençlerin bulaşık makinesi bile olmayan ıssız mutfaklarının lavabolarına, bu hikâyedeki gibi tek yaşayan babaannelerin lavabolarına ya da geniş ailelerinin lavabolarına ne zaman pembe ya da yeşil bir süpürge arıtma cihazı takmaya gelse matkabını bırakır gider. ve daha sonra hep aynı döngü devam eder, tam şimdi anlatacağım gibi.

evde matkabı fark eden ve bu sonsuz döngünün bir gerekliliği olarak tek fark edebilen balkondaki pembe fırçalı çalı süpürgesiydi. balkondan kıvrılarak geldi, babaannenin ve torunun enselerinden süzülerek, hiç fark ettirmeden. daha sonra matkabı aldığı gibi evvelden beri görevini bekliyor olduğu balkona geri döndü; biraz gerildi, çekildi, ince ince buhara dönüştü ve matkabı da yutup balkonun giderinden yolculuğuna başladı.

her şey bu ev(ren)in alışıldık döngüsüne uygun ilerliyordu, bir süpürge tarafından bırakılan matkabı o evin süpürgesi alır başka bir ev(ren)e yolculuk yapar orada unuturdu, o ev(ren)in süpürgesi o matkabı alır başka bir ev(ren)de… yosun tutmuş bir töre gibi düşünebilirsiniz bunu, arıtma cihazı mafyalığında bir ekmek parası yolculuğu. ben biraz abartmayı severim tabii fakat böyle yüzyıllardır süren adetleri hiç de hafife almamak lazım, paslanmaz kireçlenmez süreklilikler paslanmış kirlenmiş zihinlerle sürdürülür çünkü.

böyle bir süpürge kültürünün varlığına inanmıyorsanız eklemek isterim ki bu olay yaşanırken her şeye şahit oldum çünkü ben de tam orada mutfak tezgâhının üstünde idim -galiba-, en azından öyle olmalı çünkü tezgâhın üstünde uyandığımda oraya nehirler göllerce salya akıtmışım. daha da ileriye gitmeme izin verirseniz dünyada evinde süpürge olmayan kimse kalmamış, babaanneler ve arıtma cihazı takan süpürgeler ise çoktan yokluğun hafifliğine karışmış. duvarların ve tezgahların kalın derileri direnmeye, çığırmaya devam etmiş, vırvır ve cırcır ve zırzır ve taktuklar birbirine karışmış ve herhalde bu hikayenin bir veya birden fazla yerinde size yalan söylenmiş çünkü baksanıza; gerçekten bu hikâyenin ilgi çekicilik, ilginçlik, sıra dışılık, gösterişlilik ve dedelerle en ufak bir ilgisi bile yok. 

  • Gösterim: 2361