Vidar">

i̇ran i̇slam devrimi-3: devrim nasıl sonuçlandı? günümüzde i̇ran'a bir bakış 

İran İslam Devrimi 3 Devrim nasıl sonuçlandı Günümüzde İrana bir bakış

   İran İslam Devrimi kesinlikle Ortadoğu Tarihi’nin son yüzyıldaki en kritik yapıtaşlarından biriydi. Peki birçok olay ve kargaşanın ardından İran’ı neler bekliyordu?

 Devrim öncesi süreçte halkının kontrolünü ve istikrarı kaybeden Muhammed Rıza Şah, dengesiz işlenen politikalar nedeniyle ülkeyi daha büyük siyasi bir çıkmaza sürüklüyordu. Humeyni gelmeden 15 gün önce tatile çıkacağı gerekçesiyle ülkeyi terk eden Şah’ı halkı, Humeyni’nin gelişindeki coşkuyla yolcu ettiler. Şah bir yıl sonra sürgündeyken öldü. Krallar kralı Rıza Şah, dini bir kurumun yaşlı bir üyesinin öncülük ettiği bir hareketle yıkılmıştı.

   Humeyni İran’a döndüğünde devlet, ordu ve iç güvenlik güçleri dağılmış, ekonomi çökmüş ve Siyasal Sol’dan Aşırı Sağ’a kadar bütün örgütler iktidar kavgasına tutuşmuşlardı. Laik ve dini güçler arasındaki mücadele, rakip güç merkezlerinin varlığı ve özerk devrimci örgütlerin ortaya çıkmasıyla bu karışıklık 1982’ye kadar devam etti. Bu kargaşanın ilk yıllarında ortak nokta, İran toplumunun gelecekteki yönü üzerindeki çatışmaydı: İran dini kurumun idaresine geçip İslami bir teokrasi mi olacaktı, yoksa Bezirgan tipi ılımlı reformcuların idaresinde anayasal bir rejime mi dönüşecekti? Bu sorunun çözümü binlerce insanın canına mal oldu ve din kurumu İran hayatına tümüyle hâkim oldu. (Cleveland, 2008, s. 475)

   Sağcı veya solcu farketmeksizin Şah’a karşı birleşerek hareket eden gruplar başarıya ulaştıktan sonra aynı birlikteliği sürdüremediler. Rıza Şah’a karşı devrimciler ve solcular ile beraber hareket eden Humeyni ve fanatik taraftarları, iktidarı ele geçirme amaçlı beraber hareket ettikleri isimleri hükümetten uzaklaştırmaya çalıştılar. Daha laik ve ılımlı görüşlere sahip olan Mehdi Bezirgan başbakan yapılmıştı, ancak sorun büyüktü; Çünkü hepsi ulemadan oluşan ve devlete paralel bir yapılanma olan İslam Cumhuriyeti Konseyi yetkilerinin altına girmek ve ona göre hareket etmek zorundalardı. Bu konsey ülkenin en üst yasama kurumuydu ve istediği politikaları veto edebiliyordu. Bu geniş yetkiler verilen konsey, Bezirgan’ın politikalarını uygulamasına izin vermedi ve çok geçmeden Bezirgan 1979 yılının kasım ayında istifa etti.

iran3humeyni

   Yeni iktidar sadece bu konseyle yetinmeyip birçok paralel yapılanma içeren bir sistem öngördü. Devrim Muhafızları ve Devrim Mahkemeleri en fazla baskısı ve varlığı hissedilen yapılanmalardı. Devrim Muhafızları düzenli ordu dışında çoğu gençlerden oluşan bir yapılanmaydı. Devrime muhalif olan ve olacak isimlere karşı aktif olarak kullanılan Devrim Muhafızları, Humeyni’nin koruyucusu ve İslam Cumhuriyeti’nin bekçisiydi. Devrim Mahkemeleri ise Devrim Muhafızları’nın aktif müdahele ile ele geçirdiği devrim karşıtı isimleri veya eski ajanları, geçmişte siyasette aktif rol oynamış isimleri ve yüksek rütbeli subayları yargılıyordu. İki yapılanma da devrim sonrası süreçte devletin devamı için kritik rol oynadı.

   Atılan önemli adımlardan biri de İran Kültür Devrimi’ydi. Mao Zedong’un gerçekleştirdiği Çin Kültür Devrimi’nden de etkilendiği düşünülen İran Kültür Devrimi, Humeynî’nin Haziran 1980’de yayımladığı bir kararname ile hayata geçirilmeye başlamıştır. Bu Kültür Devrimi ile ilkokullardan üniversitelere kadar çok geniş çaplı “saflaştırma“ hareketlerine girişilmiştir. Mao Zedong’un Kültür Devrimi’nden daha kansız gerçekleşmiş olsa da akademisyenlerin ve entelektüellerin korkutulması konusunda Çin Kültür Devrimi’ne benzemektedir. Humeynî’nin atadığı Kültür Devrimi Yüce Konseyi’ne yine Humeyni tarafından, üniversitelerdeki İslami olmayan tüm unsurların temizlenmesi emredilmiştir. Kültür Devrimi’nin son noktası ise sistematik olarak temizlemek için üniversitelerin 4 Haziran 1980 tarihinde ülke çapında kapatılmasıdır. Bu kurumlar üç yıl boyunca kapalı tutularak temizlenmenin çoğu yapılmıştır. (Tatar, 2020)

iran3kültür

   Ayrıca İran’da üst düzey yetkililerin makamları da alıştığımız terimlerin dışında ve fazla yetkiyle donatılmıştı. İslami bir kişilik en üst yetkiye sahip olan ve öncü olan isimken Cumhurbaşkanı ondan sonra gelen isimdir.

   Yüce Rehber(Velayet-i Fakih), Humeynî’nin makamın ilk sahibi olduğu, Velâyeti Fakih, “İslam Hukuk Bilgininin Otoritesi“, Devrim’in getirdiği ve şu an İran İslam Cumhuriyeti’ndeki yetkiyle donatılmış en önemli vesayet kurumudur. Yüce Rehber’in “devletin başı“ olarak nitelendirilmesi yanlış olmaz. İran İslam Cumhuriyeti’nde, Cumhurbaşkanı genel seçimle ve dört yıllık süre için seçilirken, Yüce Rehber ise Uzmanlar Meclisi tarafından seçilerek ömür boyu görevde kalmaktadır. Yüce Rehber ise, Cumhurbaşkanı’nın göreve gelmesini onaylamakta, Meclis ise belirli çoğunlukla Cumhurbaşkanını görevden alabilmektedir. Ayrıca Yüce Rehber, silahlı kuvvetlerin ve bütün güvenlik güçlerinin komutanıdır. Radyo ve televizyon sorumlularının atamasını da o yapmaktadır. Velayet-i Fakih için hiçbir kanunî sınırlama yoktur, her türlü dış siyaset kararını alıp uygulayabilmektedir. Anayasa açıkça yasama, yürütme ve yargının dahi Velayet-i Fakih makamı görüşü altında görev yaptığını vurgulamaktadır. (Tatar, 2020)

   Yüce Rehberlik’ten sonra Cumhurbaşkanlığı ülkenin en yüksek makamıdır. Dört yıllığına seçilen Cumhurbaşkanı iki defadan fazla seçilememektedir. Anayasa Koruyucular Konseyi tarafından tespit edilen adaylar siyasî ve dinî kimliği ile tanınmış kişiler içinden olmalıdır. Her ne kadar Yüce Rehber’den sonra gelen bir makam olsa da atanmış Yüce Rehber ve seçilmiş Cumhurbaşkanı farklı siyasî programlar benimseyemezler. Aralarında bir görüş ayrılığı olması durumunda Cumhurbaşkanı etkisizleştirilir veya tasfiye edilir. Bunun ilk örneği, İlk Cumhurbaşkanı Abdulhasan Beni-Sadr’da görülmektedir. İran-Irak savaşı sırasında Humeynî ve din adamları ile ayrılığa düşen Beni-Sadr daha sonra görevden alınmış, Cumhurbaşkanlığı Sarayı Devrim Muhafızları tarafından kuşatılmış ve yakınları gözaltına alınmıştır, sonrasında kendisi Fransa’ya kaçmıştır. (Tatar, 2020)

iran3hameneyveruhani

(Seyyid Ali Hameney(dini lider) ve Hasan Ruhani(cumhurbaşkanı))

   Siyasi yapısı ve kurumların yetkileri bakımından pek de cumhuriyet havası vermeyen İran İslam Cumhuriyeti, baskıcı bir rejimin Şah’ın baskıları sonucu halk ayaklanmasıyla ve onun öncüsü isimler tarafından özgürlük ve refah vaatleriyle kurulmuştu. Sonrasında kendi iktidarını sağlamlaştırmak ve olası bir devrim riskine karşı elinde bir güç bulundurmak isteyen radikal isimler tarafından kurulan kurumlar, kendi fikirlerine karşı olan her kişiyi yargıladılar, öldürdüler...

   Maalesef ki İran günümüzde sosyal medya, eğitim ve birçok alanda uyguladığı baskıcı politikalar yüzünden oldukça eleştiriye maruz kalmaktadır. Tarih sahnesinde bu kadar uzun zamandır var olan bir uygarlığın bu duruma gelmesi elbette üzücü bir durum. Peki dışarıdan bakınca baskıcı olması ve radikalleşmiş kurumlar tarafından yönetilmesi yüzünden eleştiri yağmuruna  tutulan İran’da halk nasıl bir tepki veriyor?

   Nasıl ki ülkemizde 1980 ve sonrasında yaşanmış siyasi ve askeri gerilim ve olaylar hala politikada etkin kullanılıyor ve halkın büyük kısmı buna tanıklık etmişse, İran’da da aynı durum söz konusu. Şah’ın son yıllarında uyguladığı baskıcı ve yetersiz politikalar, ülkede iç karışıklıklar ve ekonomik istikrarsızlık halkı o kadar bunaltmıştı ki, halk bu devrimi bir kurtuluş yolu olarak görüyordu. Buna tanıklık eden isimler ve onların çocuklarının bir kısmı bu yönetimi kurtarıcı olarak gördüğünden hayatına devam ediyor. Ancak özellikle ülkemizde yaşanan “Z Kuşağı” tartışmasının bir benzeri İran’da da var denebilir. Çünkü yönetim erkinin gençlerle iletişimsizliği, onlara yönelik olan politikalarda yetersizliği ve en önemlisi çoğunun dünya genelindeki yaşıtlarına göre daha baskılı bir ortamda yetişiyor olması, ilerleyen 20-30 yılda bu sefer de İslam Cumhuriyeti karşıtı ayaklanmaların güç bulabileceğini bize gösteriyor.

iran3.2

   Gün sonunda elimizde halinden memnun bir kuşak varken, önümüzdeki yıllarda rejime karşı bir güç olabilecek bir başka kuşak daha kalıyor. İran’ın genel olarak kışkırtma ve olayları daha da tırmandırma şeklinde ilerleyen dış politikası ülkeyi her gün daha büyük yaptırımlara ve zorluklara çekiyor. Peki bir gün politikalarda köklü bir değişiklik yaşanacak mı yoksa İran halkını yine bir bunalmışlığın içerisinde devrim mi bekliyor? Bunun cevabını bizlere İran Hükümeti verecek. İran’ın gelecek 20 yıldaki istikrarı bu hükümetin şu anda aldığı kararlara bağlı olabilir.

   Yakın coğrafyasında yaşanan Arap Baharı gibi büyük ve kitlesel olaylara karşı durabilmeyi başaran İran İslam Cumhuriyeti, devrimden bugüne birçok insanın ölümüne, küresel ve bölgesel anlamda ise kaosa yol açtı. Şu ana kadar bu hareketlere dayanabilen ama kendi kuruluşunda da devrim yatan bu cumhuriyetin ömrü daha ne kadar olabilir ya da nelere yol açabilir göreceğiz.

Kaynakça

Cleveland, W. L. (2008). Modern Ortadoğu Tarihi. (M. Harmancı, Çev.) Agora Kitaplığı.

Tatar, B. C. (2020, Eylül 1). İran Devrimi, Kurumları ve Olası Karşı-Devrim. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi: https://tasam.org/tr-TR/Icerik/55667/iran_devrimi_kurumlari_ve_olasi_karsi-devrim_ adresinden alındı

  • Gösterim: 2318