Ebrar">

hint denizlerinde türkler ve portekizliler

hint denizlerinde türkler ve portekizliler
   Hint Okyanusu ve ona bağlı denizler, XVI. asra kadar bir Müslüman denizi idi. Başta Araplar, Müslüman gemiler dolaşır ve mal taşırlardı. XVI. asra Portekiz, büyük bir denizci devlet olarak girdi. Hint Okyanusu’na hâkim olup, Asya mallarını Avrupa’ya kendisi getirmek, Lizbon’dan Avrupa’ya tevzi etmek iddiasında bulundu. Bunun için Güney Asya’da iskeleler elde etti.


   Osmanlı’dan başka bir İslâm devletinin ciddi deniz gücü olmadığı için, Müslümanlar şaşaladılar. Portekiz gemileri, yakaladıkları Müslüman gemilerinin bütün efrâdını bir kaç gün süren ve her gün birkaç yerini keserek uzun bir işkenceyle öldürüyor, Müslümanlar’ın Hind denizlerine çıkmasını önlemek istiyorlardı. Avrupa, Asya’nın pek çok malına muhtaçtı ve çok kârlı işti. Zira bir Asya ülkesinden alınan mal Avrupa’da satın alındığı fiyatın 20 misline kadar satılıyordu. Daha önce bu malı Mısır-Memlûk ve Osmanlı devletleri Avrupa’ya tevzî eder, Venedik ve Cenevizlilere satar, onlar da Avrupa ülkelerine götürürlerdi. Portekizliler, Hind sularına musallat olunca, Osmanlı’nın elinde yalnız karayolu kaldı ki, bu yolu da hasım İran kesiyordu. Deniz yoluyla Asya’nın uzak ülkelerinden mal getirmek, transit kârından faydalanmak müşkilleşti. Venedik ve Ceneviz ticareti de, Portekizlilerin lehine, çok müteessir oldu. Akdeniz ticâret âleminin merkezi iken, Amerika’nın keşfi dolayısıyla bir Atlantik ticâreti oluşmuşken, şimdi de Avrupalılar’ın hâkim bulunduğu bir Hind Okyanusu ticareti teşekkül etmeye başladı.

   Hindistan’da Gücerât sultânlığı, Türkiye’den Ayaz Bey’i davet edip,hizmetine aldı ve ona bir donanma ve topçu birlikleri kurdurdu. Ayaz Bey, Gücerât’ın en güneyindeki Diu adasında üstlendi. “Melik” unvânı verilen Osmanlı denizcisinin üzerine gelen Portekizliler, 7.000 ölü ve 7.000’den fazla esir verdiler. Hüseyin Bey’in kumanda ettiği Osmanlı askerleri 400 ve Gücerâtlılar ise 600 kadar şehit verdiler. Bu olay, Osmanlı’nın, daha Mısır’ı fethedip Hind denizlerine inmeden Hind Okyanusu ile ilgisini gösterir. Hüseyin Bey, 1511’de Gücerat’tan döndü, Memlûkler’in Cidde vâlîsi ve filo kumandanı oldu. 1517’de Sultân Selîm, Mısır’da iken Selman Reîs’e, bu Hüseyin Bey’i öldürmesi emrini verdi, sebebini bilmiyoruz.

   Diğer bir Hüseyin Reîs, Türkiye’den gelip Sultan Kansu’nun kapdân-ı deryâsı oldu ve 1507’de filosu ile gelip San’â’yı aldı ve Yemen’de Memlûk hakimiyetini ilân etti. Sonra İkinci Bâyezîd, Kemâl Reîs ile Mısır’a 300 top, 150 seren direği, 3.000 kürek ve buna göre yelken, kereste, zift, çapa vs. gönderdi, 8 kadırgayı da Memlûkler’e hediye etti. Kemâl Reîs, Mısır’da bıraktığı teknisyenlere, Süveyş’te 30 kadırga inşâ etmelerini emretti. Bu kuvvet, Kızıldeniz ve ötesindeki İslâm ticâretini, Portekizlilere karşı himaye edeceği için, yalnız Memlûkler’e değil, Osmanlı’ya ve bütün İslâm âlemine de hizmet edecekti (Mas Latrie, Relations et Commerce de l’Afrique Septentrionale de Moyen-âge, Paris 1886, 503-10). Gene İkinci Bâyezîd, Barbaros Kardeşler’in ünlü amiralleri arasına girecek olan Ahmedoğlu Aydın Reîs’i, sonra Hâmid Reîs’i, büyük malzeme ile bir kaç yıl Mısır donanmasını ıslâh etmek için Memlûk hizmetine gönderdi. Ve Memlûkler malzemenin parasını ödemek istedikleri zaman, bu işin Kâfir’e karşı müşterek bir İslâm dâvâsı olduğunu söyledi, kabûl etmedi.

   Sultan Selim, 1517’de Mısır’ı fethedince, Selmân Reîs’i “Süveyş Kapdânı” yaptı ki, “Mısır Kapdânı, Hind Kapdânı” da denir. Aşağı yukarı Memlûk devletindeki görevini yapacak, Kızıldeniz ve bu denize açılan bütün denizlerden sorumlu en yüksek Osmanlı amirali olacaktı, görevin rütbesi tümamiral idi. Kapdân-ı Deryâ’dan müstakildi. Mâlî mes’elelerde Mısır beylerbeyisine, askerî mes’elelerde doğrudan Dîvân-ı Hümâyûn’a bağlandı.

 Gerek Sultân Selîm, gerek Mısır’ı ıslâha geldiği zaman vezîr-i âzam Dâmâd Makbûl İbrâhîm Paşa, Süveyş tersânesini çok genişlettiler, yeni kadırgalar inşa ettirip, donattılar ve Selmân Reîs’in filosunu takviye ettiler. Kanal olmadığı için, Akdeniz’den Kızıldeniz’e gemi geçirilmesinin mümkün bulunmadığını hatırlamak gerekir. Osmanlı’nın müşkilâtı bu idi. İkinci Selîm (1566-74) Süveyş Kanalı’nı, eski devirlerde olduğu gibi, açmak istedi. Fakat bu proje sonradan terk edildi.

250px Ottoman fleet Indian Ocean 16th century

   1523’de Selmân Reîs, sefere çıktı. Kızıldeniz güneyinde Yemen’in karşısında Kamaran adalarını Portekizliler işgal etmişti. Portekizliler bu adalardan ve Kızıldeniz’den atıldı. Bu sefere Hayreddin Hamza Bey’in kumandasında 4.000 Osmanlı kara askeri de katıldı. Selmân Reîs, Kamaran adalarında deniz üssü kurdu, Hoca Sefer Reîs’i buraya yerleştirdi. 1527’de Selmân Reîs, Yemen’in mühim kısmında Osmanlı hâkimiyeti kurdu. Fakat Hayreddîn Bey’le aralarında ihtilâf çıktı. Yaptıkları düelloda, daha yaşlı olan Selmân Reîs, Osmanlı’nın en değerli amirallerinden biri öldü. Selmân Reîs’in kardeşinin oğlu Mustafa Bey de düelloya çağırdığı Hayreddin Bey’i öldürdü.

   Selmân Reîs, 241 top taşıyan 19 gemiyle Aden’i de almak istedi, başaramadı (Peçevî, I, 84; Tuhfetü’l-Kibâr, 24-5). Dîvân, Selmân Reîs ölünce, kardeşi Behrâm Bey’in oğlu Mustafa Bey’i Yemen sancak beyi tâyîn etti. Ancak kumandanları Hayreddîn Bey’i öldürdüğü için, Yemen’deki Türk kara askeri, Mustafa Bey’i ve levendlerini istemedi. Dîvân, Behrâm Bey’i İstanbul’a çağırdı ve oğlu Mustafa Bey’e, Kamaran’daki deniz üssüne dönmesini emretti. O da Aden’e geldi, fakat alamadı (Şubat 1530). Seydî-Ali Reîs, Yemen sancak beyi ve Selmân Reîs’in mânevî oğlu Ahmed Bey, onun muavini oldu. Yâni gene iki denizci bu makama getirildi. Dîvân’ın, Yemen’in fethini değil, Portekiz filolarının Kızıldeniz’e tasallutunu düşündüğü âşikârdır.

   Behrâm Bey-zâde Mustafa Bey, yardımcısı Hoca Sefer Reîs ile, Hadramût’ta Şihr (Şehrât) limanına geldi, Şihr emîrine 100 levend ve top bırakıp, zinhâr Portekizlileri kabûl etmemesini Halîfe-i Rûy-i Zemîn Hazretleri’nin emri olarak tebliğ edip, 4.12.1530’da Şihr’den ayrıldı. Hoca Sefer Reîs’i, Şihr emîri Bedr’in yanına bırakmıştı. Nitekim Portekizliler hemen Şihr’e geldilerse de, Sefer Reîs def’etti. Sonra Sefer Reîs de 4.3.1531’de Mustafa Bey’le birleşmek üzere Hadramût’tan ayrıldı. Gücerât sultanı Bahâdır Şâh, Çampenir’de iki Türk amiralini kabul etti. Bu sırada Diu adasındaki Osmanlı yönetimindeki Gücerât donanmasının başında Türkiye’den gelme Melik Ayaz Bey’in oğlu Melik Doğan bulunuyordu.

   Portekizli amiral Nuno da Cunha, 190 harb, 210 nakliye gemisine bindirilmiş, 3.600’ü Portekizli, gerisi yerli 26.060 askerle, 6.1.1531’de merkezi Goa’dan ayrılıp, 7 Şubat’ta Diu’ya geldi. 12 libre gülle atan 40 ağır topla Diu limanını bombardımana başladı. Diu’yu Melik Doğan Bey, Mustafa Bey, Sefer Reîs savundular. Türk kara topları Portekiz donanmasını hırpaladıktan sonra, Türk donanması açılıp Portekiz donanmasının 40 gemisini batırdı, 20’sini ele geçirdi, 1.500 Portekizliyi ve hizmetlerindeki binlerce Hindû’yu öldürdü. Bu büyük zafer üzerine Bahâdır Şâh, Mustafa Bey’e “Rûmî (Anadolulu, Türkiyeli) Nâsır Hân” ve Sefer Reîs’e “Hudâvend Hân” unvanlarını verdi. Bir Osmanlı tuğamirali ile albayı daha Hindistan’da “hân” oldular. Mustafa Bey, Sûrat Vâlîsi ve Kambey Körfezi amirali oldu. Hint denizlerinde kendilerinden evvel şöhret kazanmış, Hindistan’da nüfûz edinmiş bir Osmanlı amirali olan Melik Doğan’la işbirliği yapacakları yerde, Selmân Reîs’in Barbaros Kardeşler’in dehâsından mahrum yeğeni ile mânevî oğlu, onun aleyhinde çalıştılar ve sonunda Doğan Bey’i Şâh’a öldürttüler. Hind Okyanusu’nda bir Osmanlı sahası edinme ümidi de bu şekilde öldü. Yıllar sonra Timuroğlu Hümâyûn Şâh -ki Bâbur Şâh’ın oğlu ve halefidir- Gücerât’ı istîlâ etti. Mustafa Bey, topçu kumandanı olarak onun hizmetine girdi. Gücerât şâhı Bahâdır ise, Hümâyûn’un eline geçmemesi için, bütün hazinesini İstanbul’a Halîfe’ye yânî Sultan Süleyman’a yolladı, gene rakibinin eline geçmesin diye de Türk amirallerinin yıllardan beri hazırladıkları 100 parçalık kendi donanmasını yaktı. Portekizlilere gün doğmuştu.

   Portekiz amirali Nuno da Cunha, 30 gemiyle gelip Diu adasına yerleşti (25.10.1535). Sefer Reîs, düşmanı Diu’dan atmaya çalıştı. Fakat gemisi yoktu, hepsi yakılmıştı, başaramadı. Ama 1546’da bir Portekiz tüfek kurşunuyla şehit oluncaya kadar çok uzun vâdeli bir mücâdeleye girdi. Yerine oğlu Receb Bey, babasının Hudâvend Hân unvânıyle Sûrat valisi oldu, o da 1560’da öldürüldü. İşte bu Selmân Reîs’in kapdânı ve mânevî oğlu Hoca Sefer Reîs, Bahâdır’ın yerine Gücerât şâhı olan yeğeni Mahmûd Şâh’a, Halîfe-i Rûy-i Zemîn Hazretleri Sultan Süleyman’dan yardım istemesini telkîn etti.


Kaynak:
Kanuni̇ Sultan Süleyman - Yılmaz Öztuna

  • Gösterim: 2145