Vidar">

birinci dünya savaşı'nın kökenleri

Birinci Dünya Savaşının Kökenleri

Birçok kişinin ölümüne, asırlık devletlerin çöküşüne sebep olan ve beraberinde birçok zararı getiren Birinci Dünya Savaşı neden çıkmıştı?  Dünya üzerindeki ilk “küresel” hareketin kökenleri neydi?

Aslında tarih derslerinde anlatılan kadarıyla hepimiz bu kökenlere hakimiz. Ancak hiçbir şey derslerde gördüğümüz kadar basit değil. Temelinde neler yattığını önemli isimlerden biri olan Andrew Heywood’un kitaplarından alıntılar yaparak inceleyecek ve sonrasındayaşananları yorumlayacağız.
birincidünyasavaşı1

Milliyetçi bir Sırp grup olan “kara el” tarafından, Avusturya İmparatoru’nun yeğeni Arşidük Franz Ferdinand’a karşı 1914 Haziran’ında düzenlenen suikast, Birinci Dünya Savaşı’na zemin hazırlamıştır.” (Heywood, 2018, s. 59)  

Birinci Dünya Savaşı’na sebep olan bu olay, aslında hepimiz tarafından bilinen sebebi ve belki de “savaşın çıkış sebebi nedir?” sorusuna vereceğimiz ilk cevaptı. Peki bu savaşın öncesi neydi ve sonrasında nelerin başlangıcı oldu? Ya da sadece milliyetçi bir grup tarafından 10 milyona yakın insanın ölümüne sebep olan global bir savaş mıydı? Gelin bunun cevabına bakalım.

Heywood kitabında savaşın çıkış sebebi olarak görülen dört ana madde sıralamış;

  • Alman Sorunu
  • Şark Sorunu
  • Emperyalizm
  • Milliyetçilik

ALMAN SORUNU

“Alman Sorunu, çok sayıda ve farklı yorumlara sahip bir olguya dikkat çekmektedir. Devletlerin güç elde etme ve ulusal çıkar peşinde koşma yönündeki temel eğiliminin yalnızca güç dengesi yoluyla sınırlandırılabileceğine inanan realist teorisyenler (bu kişilerce siyaset sadece güç ve çıkarla ilgilidir.) Avrupa’nın istikrarsızlığının, 1871 yılında Almanya’nın bütünleşmesinin Orta Avrupa’da başat bir güç ortaya çıkarmasından doğan yapısal bir dengesizlikten kaynaklandığını savunur.” (Heywood, 2018, s. 61)

germanywwı

Aslında Alman Sorunu, savaşın belki de siyasi temelinde yatanları rahatça gözlemleyebileceğiniz araştırmalara sürükler sizi. Günümüzde devletlerin ilişkileri, küreselleşme sonucu birbirlerine çok daha bağımlı ve birinin büyümesi genel olarak diğerine de fayda sağlayan bir hale gelmiş olabilir ama özellikle Birinci Dünya Savaşı öncesi 20-30 yıla baktığımızda, özellikle Avrupa’daki komşu devletlerini birbirlerine karşı kuşkuları vardı ve asla kendilerini güvenli bir konumda göremiyorlardı.  Avrupalı liderler görüşmelerinde “hasta adam” Osmanlı’yı paylaşmayı düşünüyordu ama bunun bir savaş durumu dışında sağlanamayacağının da bilincindeydiler. (Bir savaş durumu olmadan devletin idari kademelerine girerek Osmanlı’yı bir nevi kendi altlarında ve her dediklerini uygulamak zorunda olan bağımlı bir devlet yapmayı başarabilmişlerdi.) Her türlü Avrupa’daki bu kulislerin ve devletlerin birbirlerine karşı genişleme ve güvenlik hususlarında kuşkuları böylesine büyük bir savaş durumunu getirecekti, devletler de bunun bir nevi farkındaydılar.

ŞARK SORUNU

“Birinci Dünya Savaşı’nın Balkanlar’da patlak vermesi ve ilk olarak Rusya ve Avusturya-Macaristan’ın savaş ilanlarına yol açması, “Şark Sorunu” olarak bilinen konun önemini vurgular. “Şark Sorunu”, Balkan bölgesinin 19. Yüzyıl’ın sonu ve 20 Yüzyıl’ın başındaki yapısal istikrarsızlığını ifade eder. Bu istikrarsızlıklar, bir zamanlar Orta Doğu ve Güneydoğu Avrupa’nın büyük bir kısmı ve kısmen Kuzey Afrika’yı kontrol eden Osmanlı İmparatorluğu’nun ülkesel ve siyasi çöküşünün neden olduğu güç boşluğundan doğdu.” (Heywood, 2018, s. 61)

bulgarian2

Osmanlı İmparatorluğu, yüzyıllar boyunca hüküm sürdüğü Balkanlar, Avrupa ve Afrika topraklarında bir istikrar sağlayabilmiş ve bu toprakların getirilerini ve büyüklüğünü kullanarak büyük bir güç haline gelmişti. Ancak özellikle 19.yüzyılda yaşanan savaş kayıpları ve sonrasında gelen sorunlarla ve savaşlarla baş etmek için sürekli borç alması sebebiyle Osmanlı, ekonomik açıdan ve onun devamında siyasi açıdan bağımsızlığını kaybetmişti. Avrupalı devletlere sağlanan büyük kapitülasyonlar ve ekonomik idarenin bir kurum üzerinden neredeyse tamamen bu devletlere verilmesi Osmanlı Devleti’nin ne kadar kötü bir konumda olduğunu bizlere gösteriyordu.

Rus Çarlığı’nın başında yer alan kişilerin hem iç işlerde hem de dış işlerde izlediği yanlış ve saldırgan politikalar, bir nevi Şark Sorunu’nu tetiklemişti. Bu sorun çok önceden bu kadar tırmanmış olmasaydı yaşanan suikast yerel bir olay olarak kalabilirdi fakat kıtasal ve daha sonra dünya savaşına sebep olacak boyuta ulaştı. Neredeyse hiçbir kararı sağlıklı alamayan 2. Nikolay döneminde balkanlarda yaşanan sorunlar tırmanmıştı ve devamında bu ağır çatışmaları getirmişti. Aslında savaş sonrası duruma bakıldığında, bu devletlerin uzun süreli çekişmesinin kazananı çıkmış gibi gözükmüyordu. Şayet Rus Çarlığı yıkılmıştı ve 2. Nikolay ailesiyle birlikte korkunç bir şekilde öldürülmüştü, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da yıkılmış ve büyük savaş tazminatlarına boğuldular. Genel olarak Şark Sorunu’na bakıldığında, kazanan taraf olarak görülen müttefik devletler sonrasında birçok sorunun temeli olacak yaptırımları düzenlemişti ve bu aslında onların da zararına olacak daha büyük küresel kriz ve savaşlara yol açtı. Bu düellonun kazananı olmadı, tüm dünya devletleri aslında kaybeden taraftaydı.

austrohungaryarmy

(savaşta Avusturya-Macaristan ordusu)

EMPERYALİZM VE MİLLİYETÇİLİK

“Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışına dair daha kapsamlı açıklamalar, emperyalizmin doğuşu ve milliyetçiliğin etkisi gibi gelişmelere dikkat çeker. Daha önce tartışıldığı gibi 19. Yüzyıl’ın sonu, çarpıcı bir sömürgeci yayılma ve özellikle “Afrika için kapışma”(Afrika Talanı) dönemine şahitlik etmişti” (Heywood, 2018, s. 62)

(1870'lerin sonunda, Avrupa ülkeleri yalnızca kıtanın sahil kısımlarında yüzde 10 kadarını kontrol altında tutuyorlardı. Bunların içinde en önemlileri Portekiz'in sömürgesi Angola ve Mozambik, Birleşik Krallığın sömürgesi Cape Kolonisi ve Fransa'nın sömürgesi Cezayir olmuştur. 1914 yılında yalnızca Etiyopya, Liberya ve Derviş Devleti Avrupalıların kontrolünde olmayan bağımsız bölgelerdi.) (Afrika Talanı, tarih yok)

“Marksist tarihçiler bazen, emperyalizmi dünya savaşının asıl nedeni olarak gören Lenin’in izinden gitmiştir. Lenin (1916) emperyalizmi, kapitalizmin ‘en üst’ aşaması olarak görmüş ve başka ülkelerde hammadde ve ucuz iş gücü arayışının kapitalist güçler arasında rekabetin yoğunlaşmasına yol açarak zamanla savaşa neden olacağını savunmuştur. Fakat Lenin’in Birinci Dünya Savaşı’nın Marksist yorumunu eleştirenler, emperyalizmi temelde ekonomik bir olgu olarak görmesinin onun milliyetçilik şeklindeki daha etkili bir gücü dikkate alma konusunda başarısız olduğunu savunmuştur. 19. Yüzyıl’ın sonundan itibaren milliyetçilik, yayılmacı ve saldırgan dış politikalar için siyasi elitler ve halk arasında artan bir destek yaratarak, militarizm ve şovenizmle (Bir amaç ya da gruba sorgusuzca ve düşünmeden bağlanma) sarmalanmıştır. Bu açıdan hem şovenizm hem de yayılmacılık, ‘yeni’ emperyalizmi ateşlemiş ve 1914’te savaşa yol açacak şekilde zaman içerisinde yoğunlaşan uluslararası çatışmalar doğurmuştur” (Heywood, 2018, s. 62,63)

imperialism

(emperyalizm)

Aslında işin bu boyutu günümüz dünya sisteminde gördüğümüz belirli örneklerle uyuşuyor. Bu yüzden bu anlatılanları kavramak daha somut örneklere sahip olduğumuzdan dolayı oldukça kolay. Özellikle günümüzde Çin’deki ucuz iş gücü varlığı ve şirketlerin fabrika açacağı ülkeleri işgücü anlamından değerlendirdiği ve buna göre yatırım yaptığı düşünülünce, kapitalizmin ‘en üst’ aşaması düşüncesi pek de yanlış ve geçersiz bir tanımmış gibi gözükmüyor. Ancak o dönemde milliyetçilik kavramını dışarda bırakarak bir değerlendirme yapması Lenin’in belki de en büyük yanlışı denebilir. O döneme baktığımızda, Fransız Devrimi sonrası artarak varlığını sürdüren ulus ayaklanmaları ve yine ulus devlet kurma çabaları, kesinlikle göz ardı edilemeyecek bir boyuta ulaşmıştı. Osmanlı, zamanında çok iyi sürdürdüğü hoşgörü politikalarının karşılığını kaybetmiş ve özellikle balkanlarda ağır bir baskıya maruz kalmıştı. Yine aynı şekilde milliyetçilik etkilerini Ortadoğu’da da göstermişti ve özellikle Arap uluslar, müttefik devletler tarafından kendilerine vaat edilen devletleri için Osmanlı’ya karşı savaşmış ve bu toprakların kazanımında büyük rol oynamıştı. Milliyetçiliğin ulaştığı boyut ve etkisi, birinci dünya savaşının seyrini kesinlikle büyük ölçüde değiştirmişti.

Nationalism WW1 Featured

(nationalism=milliyetçilik, şovenizm ve miilliyetçilik anlatımı yapılmış bir çizim)

Ayrı ayrı bu perspektiflerden bakıldığında, savaş içinde seyri değiştiren veya öncesinde sebebi olan birçok etken olduğu rahatlıkla görülebilmektedir. Avrupa’daki güç üstünlüğü sağlama çabaları, dönemin büyük imparatorluklarının kan kaybederek zayıflaması sonucu oluşan güç boşluğu ve onu doldurma yarışı, birçok devletin yayılmacı politikaları, emperyalizm…. Aslında derinine inildikçe ne kadar da fazla temele dayanıyor değil mi? Bu büyük savaşın bir suikast sonucunda çıkmadığı net bir şekilde görülebilir. Bu suikast, halihazırda bir savaş durumunu öngören çoğu devlet için bir sebep arayışının tam ortasına yaşandı ve devletler de buna karşı harekete geçerek milyonlarca insanın ölümüne yol açacak bu savaşa girdiler. Dünyamıza verdiği zararları azımsanamayacak seviyede olan bu savaş, tam olarak bir kaos ortamını çözmek için yapılmış da olsa, beraberinde daha büyük kaoslar getirdi ve bunlardan bazıları hala günümüzde dahi çözülemedi.

 Saya saya bitiremediğimiz sebebi olan Avrupa, sizce bu savaşı yaparak dertlerine çözüm mü buldu, yoksa dertlerine başka dertler ekleyerek yoluna devam mı etti?  Savaş sonrası yaşanan tüm gelişmeler, aslında bize bu sorunun cevabını rahatça gösteriyor. Avrupa, günümüzde uluslararası kuruluşlarla çözmeye çalıştığı sorunların temelini, 1900’lü yılların başından itibaren bizzat kendisi attı. Sürekli olarak kendi geçmiş hatalarını temizlemekle uğraşan Avrupa, gerçekten bu tekrardan vazgeçip önüne bakabilecek mi yoksa bu düzen sonsuza kadar sürecek mi bunu hep beraber göreceğiz. Tekrarlardan kopmak ve bu temellerin inşasıyla tekrar karşılaşmamak dileğiyle :)

ww1.1

ww1.2

ww1.3

Kaynakça

Afrika Talanı. (tarih yok). Vikipedi: https://tr.wikipedia.org/ adresinden alındı

Heywood, A. (2018). Küresel Siyaset. Ankara: BB101 Yayınları.

  • Gösterim: 2268