Ebrar">

neden sıkılırız?

  Partideyken konuşmayı öldürmenin harika bir seçeneği. '' İşin ne? '' diye sorulduğunda bir psikoloji profesörü olduğunu söylemen konuşmanın hemen bitmesini sağlamak için güvenilir yoldur. Çünkü insanlar güya sizin sürekli Freudiyen analiz modunda olduğunuzu, söyledikleri her bir kelimeyi hastalıklarına teşhis koymak için dinlediğinizi düşünürler. İçimizden biri (John) aslında bir klinik psikolog iken, bir diğeri (James) değildir. Ne olursa olsun John tanıştığı herkesi analiz etmeyi hobi edinmiş biri değildir!

 

  İnsanlar odağınızın büyük bir çoğunluğunun araştırmanızda olduğunu öğrendiğinde ardından gelen olağan soru konuşmanın kalanını geri itebiliyor. ''Araştırman ne üzerine?'' sorusuna ''can sıkıntısı'' diye cevap verdiğinizde alacağınız tepki çoğunlukla yapmacık bir gülümsemeyle '' Gerçekten mi?'' demeleri oluyor. Bazıları açık açık can sıkıntısının gerçek bir araştırma olmasının mümkün olamayacağını söylüyor. Kuşkusuz can sıkıntısı hayatımızdaki ev eşyalarından biri - odada olduğunu biliyoruz ama çok da ehemmiyet vermiyoruz. Ancak can sıkıntısı üzerinde çalışmak ciddi bir uğraş, yirmi yıl kadar meşgul olabileceğiniz ciddi bir uğraş.

 İkimiz de farklı yerlerden bu noktaya vardık. John, hayat boyu başarısızlığa uğramış projeler ve bıkkınlıktan şikayetçi olan genç bir rehber; James, can sıkıntısını deneyimleyen ve onu anlayıp yenmek isteyen kelin ilacı olsa kendi başına sürer tipinden bir hasta. O aynı zamanda travmatik beyin yaralanması muayenesinden geçen genç bıkkın bir adamdı ve bu bizi can sıkıntısının nöral korelasyonlarına yöneltti. Can sıkıntısının yaygın deneyimine olan merağımızı tatmin etmek adına bu sebepler konunun önemini vurgulamak için çok da iş görmüyor. Can sıkıntısı neden vardır? Ve neden önemlidir?
 
  Bu sorulara muhtemelen en kolay cevap ''can sıkıntısı neden önemlidir''e gelir. Can sıkıntısı azametlidir. COVİD-19 salgını sırasında deneyimlerimiz bize bunun sürpriz olmayacağını göstermeli. Evde tıkılı kalmak, sosyal mesafe kurallarıyla engellenmek, can sıkıntısı yaygın bir his haline geldi. Denildiği gibi ''bu da geçer'' ancak can sıkıntısı sonsuza dek bizimle, salgın olsun olmasın.

  Can sıkıntısını daha sıklıkla ve yoğun geçiren insanlardan biliyoruz ki -onlara sıkıntıya meyilli deriz- buna bağlı uzun bir olumsuz sonuçlar listesi vardır. Bu zorluklar kötü akıl sağlığı, arda gelen depresyon, anksiyete, sinirlilik, alkol ve uyuşturucu bağımlılığını da içerir. Bir epidemiolojik çalışma bize can sıkıntısının ölüme bile yol açabileceğine dair emin bir ipucu verdi. Can sıkıntısının yüksek seviyelerini on yıllar boyu çekmiş bir memurun kalp krizinden ölme olasılığının daha yüksek olduğu belirtildi.

  Akıl sağlığının da ötesinde, can sıkıntısının öğrenmek için uygun olmadığını biliyoruz. Araştırmacılar uzun sürekli dikkat eksikliği ile, düşük performansın bununla bağlantısını olduğunu sürekli gösteriyor. Can sıkıntısı, özellikle gençlerde, madde istismarı, riskli cinsel ilişkiler, barbarlık için risk faktörüdür. Can sıkıntısı - özellikle can sıkıntısı prone* olmaya meğilliler için- önemlidir, ancak onu hayati öneme taşımadan önce o anki hislerimizi anlamamız ve sonuçlarının derinliğine bağlıdır.

  Can sıkıntısının kanıtlanmış olan kritik durumlarından da ötesinde, insanlık deneyiminin her yerinde var olan bu his, araştırmalarının amacına bugüne kadar ulaşamamıştır. Bu bizi ana başlığımız olan ''neden can sıkıntısı vardır?'' sorusuna yöneltiyor.

  Bunu sormanın başka bir yolu da evrimin bizi neden böylesine rahatsız edici bir duyguyu hissetmeye zorlamasını sormaktır. Bu sıkıntının işlevini sorgulamaktır: Neden var? Filozof Andreas Elpidorou, günümüzde bir psikoloji blogu yazarıdır, can sıkıntısının bizi bir eylem yapmaya zorladığını savunur. Canımız sıkıldığında işsiz hissederiz ve bu bize acı verir. Beynimizin istediği kim olduğumuzu ve neleri yapabileceğimi göstermek için olabildiğince dünya ile meşgul olmaktır, can sıkıntısı bu amaca ulaşmak için harekete geçme çağrısıdır.

  Peki ya hayvanlar? Eğer evrim tarihimizin bir aşamasında can sıkıntısını seçtiysek hayvanlarda da bunun bir kanıtı olmalı. 2012'de George Mason ve Rebecca Meagher bir vizon'da can sıkıntısın var olup olmadığı üzerine bir deney yaptı. Bir grup vizon içerisinde hiçbir amaca hizmet etmeyen şeyler olan bomboş bir kafese, bir diğer grup vizon uğraşmak için geniş olanaklara sahip olan bir kafese konuldu. Can alıcı nokta şimdi geliyor. İki grubu da yaşanacakları görmek için tiksindirici uyarıcılar ( yırtıcı hayvanların irin kokusu gibi ), nötr uyarıcılar ( su şişesi gibi ) ve hoş uyarıcılar (diş fırçası, ki bir kedi için lazer ışık neyse vizon için de diş fırçası o anlama gelir) olmak üzere çeşitli uyarıcılara maruz bıraktılar.

  Depresyondaki bir hayvanın hoş uyarıcılara karşı çok az bir ilgi göstermesi gerekir. Duygusuz bir hayvanın tepkileriyse tüm uyarıcılarda aynı olmalıdır. Ancak canı sıkılmış bir hayvanın uygun olan ne varsa girişme eğilimi göstermesi gerekir, onu meşgul edebilecek her şeye. Ve tam olarak araştırmacıların gözlemlediği de buydu. Hatta insanlarda da gözlemleyebileceğimiz gibi kafesleri dolu olan hayvanlar kendilerini meşgul etmek için diğer hayvanlara kıyasla çok daha fazla yemek yediler.Partideyken konuşmayı öldürmenin harika bir seçeneği. '' İşin ne? '' diye sorulduğunda bir psikoloji profesörü olduğunu söylemen konuşmanın hemen bitmesini sağlamak için güvenilir yoldur. Çünkü insanlar güya sizin sürekli Freudiyen analiz modunda olduğunuzu, söyledikleri her bir kelimeyi hastalıklarına teşhis koymak için dinlediğinizi düşünürler. İçimizden biri (John) aslında bir klinik psikolog iken, bir diğeri (James) değildir. Ne olursa olsun John tanıştığı herkesi analiz etmeyi hobi edinmiş biri değildir!

  İnsanlar odağınızın büyük bir çoğunluğunun araştırmanızda olduğunu öğrendiğinde ardından gelen olağan soru konuşmanın kalanını geri itebiliyor. ''Araştırman ne üzerine?'' sorusuna ''can sıkıntısı'' diye cevap verdiğinizde alacağınız tepki çoğunlukla yapmacık bir gülümsemeyle '' Gerçekten mi?'' demeleri oluyor. Bazıları açık açık can sıkıntısının gerçek bir araştırma olmasının mümkün olamayacağını söylüyor. Kuşkusuz can sıkıntısı hayatımızdaki ev eşyalarından biri - odada olduğunu biliyoruz ama çok da ehemmiyet vermiyoruz. Ancak can sıkıntısı üzerinde çalışmak ciddi bir uğraş, yirmi yıl kadar meşgul olabileceğiniz ciddi bir uğraş.

  İkimiz de farklı yerlerden bu noktaya vardık. John, hayat boyu başarısızlığa uğramış projeler ve bıkkınlıktan şikayetçi olan genç bir rehber; James, can sıkıntısını deneyimleyen ve onu anlayıp yenmek isteyen kelin ilacı olsa kendi başına sürer tipinden bir hasta. O aynı zamanda travmatik beyin yaralanması muayenesinden geçen genç bıkkın bir adamdı ve bu bizi can sıkıntısının nöral korelasyonlarına yöneltti. Can sıkıntısının yaygın deneyimine olan merağımızı tatmin etmek adına bu sebepler konunun önemini vurgulamak için çok da iş görmüyor. Can sıkıntısı neden vardır? Ve neden önemlidir?

  Bu sorulara muhtemelen en kolay cevap ''can sıkıntısı neden önemlidir''e gelir. Can sıkıntısı azametlidir. COVİD-19 salgını sırasında deneyimlerimiz bize bunun sürpriz olmayacağını göstermeli. Evde tıkılı kalmak, sosyal mesafe kurallarıyla engellenmek, can sıkıntısı yaygın bir his haline geldi. Denildiği gibi ''bu da geçer'' ancak can sıkıntısı sonsuza dek bizimle, salgın olsun olmasın.

  Can sıkıntısını daha sıklıkla ve yoğun geçiren insanlardan biliyoruz ki -onlara sıkıntıya meyilli deriz- buna bağlı uzun bir olumsuz sonuçlar listesi vardır. Bu zorluklar kötü akıl sağlığı, arda gelen depresyon, anksiyete, sinirlilik, alkol ve uyuşturucu bağımlılığını da içerir. Bir epidemiolojik çalışma bize can sıkıntısının ölüme bile yol açabileceğine dair emin bir ipucu verdi. Can sıkıntısının yüksek seviyelerini on yıllar boyu çekmiş bir memurun kalp krizinden ölme olasılığının daha yüksek olduğu belirtildi.

  Akıl sağlığının da ötesinde, can sıkıntısının öğrenmek için uygun olmadığını biliyoruz. Araştırmacılar uzun sürekli dikkat eksikliği ile, düşük performansın bununla bağlantısını olduğunu sürekli gösteriyor. Can sıkıntısı, özellikle gençlerde, madde istismarı, riskli cinsel ilişkiler, barbarlık için risk faktörüdür. Can sıkıntısı - özellikle can sıkıntısı prone* olmaya meğilliler için- önemlidir, ancak onu hayati öneme taşımadan önce o anki hislerimizi anlamamız ve sonuçlarının derinliğine bağlıdır.

  Can sıkıntısının kanıtlanmış olan kritik durumlarından da ötesinde, insanlık deneyiminin her yerinde var olan bu his, araştırmalarının amacına bugüne kadar ulaşamamıştır. Bu bizi ana başlığımız olan ''neden can sıkıntısı vardır?'' sorusuna yöneltiyor.

  Bunu sormanın başka bir yolu da evrimin bizi neden böylesine rahatsız edici bir duyguyu hissetmeye zorlamasını sormaktır. Bu sıkıntının işlevini sorgulamaktır: Neden var? Filozof Andreas Elpidorou, günümüzde bir psikoloji blogu yazarıdır, can sıkıntısının bizi bir eylem yapmaya zorladığını savunur. Canımız sıkıldığında işsiz hissederiz ve bu bize acı verir. Beynimizin istediği kim olduğumuzu ve neleri yapabileceğimi göstermek için olabildiğince dünya ile meşgul olmaktır, can sıkıntısı bu amaca ulaşmak için harekete geçme çağrısıdır.

  Peki ya hayvanlar? Eğer evrim tarihimizin bir aşamasında can sıkıntısını seçtiysek hayvanlarda da bunun bir kanıtı olmalı. 2012'de George Mason ve Rebecca Meagher bir vizon'da can sıkıntısın var olup olmadığı üzerine bir deney yaptı. Bir grup vizon içerisinde hiçbir amaca hizmet etmeyen şeyler olan bomboş bir kafese, bir diğer grup vizon uğraşmak için geniş olanaklara sahip olan bir kafese konuldu. Can alıcı nokta şimdi geliyor. İki grubu da yaşanacakları görmek için tiksindirici uyarıcılar ( yırtıcı hayvanların irin kokusu gibi ), nötr uyarıcılar ( su şişesi gibi ) ve hoş uyarıcılar (diş fırçası, ki bir  kedi için lazer ışık neyse vizon için de diş fırçası o anlama gelir) olmak üzere çeşitli uyarıcılara maruz bıraktılar.

  Depresyondaki bir hayvanın hoş uyarıcılara karşı çok az bir ilgi göstermesi gerekir. Duygusuz bir hayvanın tepkileriyse tüm uyarıcılarda aynı olmalıdır. Ancak canı sıkılmış bir hayvanın uygun olan ne varsa girişme eğilimi göstermesi gerekir, onu meşgul edebilecek her şeye. Ve tam olarak araştırmacıların gözlemlediği de buydu. Hatta insanlarda da gözlemleyebileceğimiz gibi kafesleri dolu olan hayvanlar kendilerini meşgul etmek için diğer hayvanlara kıyasla çok daha fazla yemek yediler.

  • Gösterim: 3314