Özgür Kuko">

dinleme tekerrürü, tekerrürü dinleme

dinlemetekkerürür

vird, ıslak ayaklarla basıldığı için nem kokan paspasın üzerindeki yüzünü banyo duvarına döndürmüştü.

   vird, ıslak ayaklarla basıldığı için nem kokan paspasın üzerindeki yüzünü banyo duvarına döndürmüştü. zamanla kimi yerinde koyu lekeler oluşan, kimi yerinin rengi solan fayanslar adeta birbirine giriyor, sarılıyor, çözülüyor, parazit parazit yayılıyor ve vird için bir hikaye canlandırıyordu. yorgan gibi yere yığılmış acılı kadın kendinden bir parça bırakıyordu, galiba bir fare doğuruyordu. hayır hayır, bir fare değil bebeğini doğurmuştu. bebek neredeyse koşarak iki karo atlamış, kafasını oraya bırakıvermişti. vird gözünü ayırmadan bebeği takip ediyorken bebek dolambaçlı bir yola girmişti. yolun sonu ok gibi ileri atılmış ve bir süre dümdüz ilerledikten sonra yavaş, işveli bir edayla odadaki tüm duvarları sarmaya başlamıştı. peki bebek ne yapacaktı? kafası bile yanında değildi, yolda nasıl ilerleyecekti, yol onu nereye götürecekti ve eğer yolu tavandaki karolara çıkarsa minicik iç organları tepetaklak olur muydu?

   ıslak paspasın üzerinde yüzünü eskitmesinin nedeni olan komşularının konuşmalarından birkaç cümle kaçırmasına sebep olacak kadar soluk kesici bir hikayeye şahit olmuştı vird. oldukça yüksek ve ağlamaklı bir sesle söylenen "ne diye doğurdum ki ben bu kara cüceyi" cümlesiyle alt komşularının yaşamına yeniden dahil olmuştu. vird düşündü, her gün gözü yaşlı bu anne niye doğurmuştu gerçekten, neyi doğurmuştu? en başta fareye benziyordu, sonra kafasını sürekli orada burada unutup duruyordu. biri kesik kesik ve mide kıvrımlarının derinlerinden gelen, diğeri ise boğazdan fırladığı anda odayı dolduran yüksek ve canlı iki kahkaha duymuştu.

   daha canlı olan ses "ilahi!" demişti, "kendi çocuğuna kara cüce diyeni ilk defa duyuyorum. abartıyorsun şekerim, ne olacak, bir şekilde buluyorlar yollarını"

   bu sözler o kadar endişesiz ve içten söylenmişti ki vird, bebeğin bir yolu mutlaka seçeceğine, hatta tavana giden karoları takip etse bile iç organlarının ters yüz olmayacağına inanmıştı. konuşan sesler uzaklaşmaya ve adımlar duyulmaya başlanınca vird hareket etmeye hazırlandı. farklı hislerin farklı yoğunlukta adımlarla ezdiği parkelerin sesi nereye gidiyorsa kendini oraya sürüklüyordu. yüzünü sürüye sürüye oturma odasına varmıştı ancak uzun süre hiçbir ses duymadı, beklerken birkaç dakikalığına uyumuştu bile.

   yarı sersem bir şekilde kafasını kaldırdığında artık ses bekleyecek hevesi kalmamıştı, bu yüzden ayaklandı. pek kolay olmamıştı tabii, neredeyse her kemiğini büktü, çekti, kıtır kıtır kıtırdattı. kendini yere yığılacakmış gibi sallayı sallayıverdi, sonunda ayakları üzerine basabilmişti. koltuğa doğru yürüdü ve bu sefer tam anlamıyla yığıldı. dizlerini kendine çekip kıvrılırken yattığı koltuk, banyo fayanslarında gördüğü hikaye ya da duyduğu seslerden hiçbirine nasıl da ait olmadığını düşündü. birkaç kere konuşur gibi değil de üfler gibi "ben hep dinlersem, beni kimse duyamaz" dedi ve bir şeyleri seyreder gibi uykuya daldı vird.

 

  • Gösterim: 2299