Zeynep">

71 yıl öncesinden mars kolonizasyonu: mars yıllıkları

          71 Yıl Öncesinden Mars Kolonizasyonu Mars Yıllıkları                   

   1950 yılında uzay ve gezegenler büyük bir muamma iken yazılmış bu eseri, 21. yüzyılın 21. yılında okumaya fırsat bulup bugünkü dünya düzeni, insan denilen mekanizmanın işleyişi ve tahribat kabiliyeti üzerine pek çok ortak nokta bulabiliyorsak bu, Fahrenheit451 romanı ile tanınmış Amerikan bilimkurgu edebiyatında sarsılmaz bir yere sahip Ray Bradbury sayesindedir. Bradbury, Stephen King ve Neil Gaiman gibi yetenekli yazarların da ilham aldığı bir sanatçıdır.

 

" İnsanlığın kırmızı gezegen üzerindeki müstakbel hakimiyetini hüzün ve hayal kırıklığı ile anlatır; satranç taşlarına benzeyen şehirlerin kalıntıları, sarı günbatımları ve kumda dolaşan kadim gemilerin bulunduğu muğlak mavi çöllerden mürekkeptir kehaneti de." - Mars Yıllıkları s. 12

Bizler, birkaç yıl öncesinin distopyası gerçeğimiz olmuş durumun içersinde iken Dünya'nın varmakta olduğu kaçınılmaz sona çoktan ulaşmış bir evren ile karşılaşırız. Dünhya yaşanılmaz bir haldedir. İkinci bir gezegen, umut taşır insanlık için. Mahvettikleri bir yaşam formunu yeniden yaratmak için bir şanstır. Pişmanlıklarını unutabileceklerdir. Bunun için en uygun gezegen Mars'a kolonizasyon yeni bir çağ vaat etmektedir. Ancak Mars Yıllıkları; bir kolonizasyon hikayesinin kimisine göre en karamsar,kimisine göre en gerçekçi halidir.

Dünya'yı teket teker terk edip Mars'a ulaşan insanların bir diğer gerçeği Mars yerlileri olacaktır elbette. Çoğu zaman insan ırkından çok daha gelişmiş teknolojileri ile kendi ırkının üstünlüğünü arzulayan Marslılar, Bradbury'nin dünyasında asıl kötü karakterler değildir. Marslılar şekil değiştiren, halüsünasyon yaratabilen ve çeşitli fantastik özelliklere sahip olan yaratıklardır ancak insanlar, Marslılar'ı kendi habitatlarından uzaklaştırmak isteyen, gerçek kötüdür. En kötüsü ise farklı bir gezegen söz konusu olsa bile bu seneryo hiç de yabancı değildir. Kitap boyunca insanlık üzerine düşüncelerinin olumsuzluğu vurgulanırken ilk göze çarpan nokta büyük ihtimalle bu kısım olacaktır. Bireysel yalnızlaşma, metropol hayatı monotonluğu kural ve bilimsellik kutsallığının, özgür sanat ve yaracılık üzerine kazandığı hiyerarşinin en ironik anlatımı Mars'a yapılan ikinci yolculuk sonrasında insanların, Mars yerlilerine kendilerinin dünyadan geldiklerini söyleyip roketlerini gösterdiklerinde duysal sanrı ve halüsinasyonun en akla sığmaz formu olarak gösterilip tımarhaneye götürülmeleridir hiç şüphesiz.

"İnsanların balık istifi yaşadığı ucuz apartmanlardan ve metro istasyonlarından çıkmışlar ve yıllar yılı New York'un tüpleri,konserveleri ve kutuları içinde ezilmiş olan bu insanlar, rüzgarda çalıların yuvarlandığı eyaletlerden gelen, dinginlikleriyle huzur vermeyi bilen sessiz adamların yanında rahatlığı ve dinlenceyi bulmuşlardı."

2030-2057 yılları arasını yıllık periyodlar ile Mars'ın her köşesinden, farklı karakterler ile kısa öyküler kullanılarak anlatılması Mars'ın kolonizasyonu ile ilgili her kesimin hikayelerine ulaşabilmemizi sağlıyor. Afro Amerikan insanların köle olarak görüldüğü bir hikayede Mars'a kolonileşmede, kendilerini öncelikli olarak tanımlayan kesimden önce yer almaları ile ırkçılığın ve hasedin, ölen aile bireylerinin Mars'taki yerellerin halüsinasyonları ile geri dönmesi ile insanların kabullenemedikleri yalnızlıkları ile yüzleşmeleri,korkuları kullanılan örneklendirmelerden birkaçıdır. Sanatçıların kısıtlandırılması ve kitapların içerikleri değerlendirilerek banlanmasının anlatıldığı bölüm en vurucu kısımlardan biridir.

" ...Ayna karşısında rol yapması bile yasaklanmıştı. Zavallı Pikes! Filmlerini kameralarından bağırsaklarını çekermişçesine çektiklerinde, onları makara makara, tomar tomar yakmak için fırına attıklarında neler hissetmiştin kim bilir!"

Ray Bradbury, kurduğu alternatif evrende insanlığa iğnelerini acımadan batırırken bambaşka bir evren sunmuş olsa da bu gerçekdışı evren kuralları çerçevesinde hiç değişmeyen insanları, alışkanlığa dönüşmüş dünyevi sıkıntılarını beraberinde getirdiklerini anlatır. İnsanlar Dünya'yı terk etmiş olsalar da Dünya'da yaratılan kültür insanları terk edememiştir. Bu sebeple Dünya'da gerçekleşen tarumarın tekerrürü tahmin edilesi de olsa gerçekleşmek zorundadır.

  • Gösterim: 24565